Mühendislik jeolojisi ile lisans öğrencisi iken ilk tanıştığım 80'li yılların başlarında bu saha ile ilgili kaynak kitap sayısı belki de bir elin parmaklarının sayısı kadardı. Aradan geçen yirmibeş yıllık süre zarfında bazı meslekdaşlarımın gayretlerine rağmen bu sayının çok fazla arttığını söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Yaklaşık üç ay süren hummalı bir çalışma sonunda ortaya çıkan bu yeni tercüme ile (spesifik olarak) mühendislik jeolojisi dalındaki tercüme kitap sayısını üçe çıkarmış olduk.Tarihin derinliklerine baktığımızda tercüme işinin medeniyetlerin el değiştirmesine sebep oluşuna tanık oluyoruz. Sözgelimi, İslam medeniyeti doğarken eski Yunancadan bazı eserler doğu dillerine tercüme edilmiştir. Benzer şekilde, onaltmcı yüzyılda Avrupa'da sanayi devriminin ilk adımı sayılan Rönesans döneminde doğu dillerinde yazılmış çok sayıda fen ve tıp kitapları batı dillerine çevrilmiş; bilim bu şekilde batılı ülkeler elinde gelişimine devam ermiştir. Yakın tarihe geldiğimizde Japonya, Güney Kore ve İsrail gibi ülkelerin bu yola başvurmak suretiyle bilimsel/teknoloji gelişimlerine ivme kattıklarını görüyoruz. Söylenen o ki, batı dillerinde yazılan bir kitap Çin'de bir hafta gibi kısa bir sürede Çinceye çevrilmektedir.Altı yıl önce başladığım tercüme işinde bugüne kadar meslekdaşlarımla birlikte genelde jeoteknik sahasında; özelde mühendislik jeolojisi, zemin mekaniği, kaya mekaniği, deprem jeotekniği, yeraltı suları ve çevre jeolojisi sahalarında yirmi adet kitap çevirdik. Tercüme işinin büyük özveri gerektirdiği bilinen bir gerçektir. Yayınevleri açısından pek kârlı olmasa gerek ki, çevrilen bu kitapların maddî külfetleri de bizim üzerimize kalmıştır. Şahsen belirtmeliyim ki, jeoteknik sahasında her disiplinde hiç olmazsa birer çeviri yaparak kitap sorununu çözmeye katkıda bulunma düşüncesi zamanla bende tutku oluşturdu. Bu tutku uğruna son iki-üç yılda haftalık mesaim ortalama seksen-doksan saat arasında değiştiği gibi, inanılması zor olan maddî sorumluluklar altına girdim. Bu açıdan bakıldığında, çeviri işi ne yazık ki sadece emekten ibaret değildir.Bir kitap mı, yirmi kitap mı? Bazen kimi meslekdaşlarımın "bu kadar çeviri yapacağına bir kitap yazsan daha iyi olmaz mıydı" şeklinde bir sorusu ile karşılaştığım da oldu. Evet, altı yılda belki iyi bir kitap yazılabilirdi. Ancak, öyle sanıyorum ki, arada tartışmayı bile gerektirmeyecek kadar büyük fark var. Zira, bu kadar çeviri ile jeoloji, jeofizik, inşaat ve maden mühendisliği alanlarında binlerce öğretim üyesi, öğrenci, araştırmacı ve uygulamacı mühendise önemli bir hizmet verdiğimizi düşünüyorum.Bu çevirileri yaparken elbette ki yorulduk, döküldük, saçıldık. Ancak, yapılan işi jeoteknik sahasındaki kaynak kitapların son birkaç on yılı ile karşılaştırdığımızda zamanı meslekdaşlarımız lehine herhalde bir yirmi-otuz yıl kadar da öne çekmiş olduk. Bunun verdiği hazzı kelimelerle ifade etmek mümkün değildir. Siz sevgili meslakdaşlarımızdan beklentim, bu eserlerin olabildiğince yaygınlaşmasına katkıda bulunmak suretiyle Türkiye'de jeotekniğin batı ile yarışır düzeye gelmesini sağlamaktır.