Geçmişte kaybolan çocuklarını telaşla arayan bazı annelerin, “Ya dirisini, ya ölüsünü bulayım” diye ağladıklarını işitmiştim. Elinizdeki kitabı okuduktan sonra ne demek istediklerini daha iyi anladım; galiba onlara göre ölüsünü bulmaktan daha kötüsü, akıbetleri konusunda hiçbir bilgi edinememekti. Muğlak Kayıp adlı bu kitap, yeterince incelenmemiş bir konuya hüzünlü bir mum ışığı tutuyor. Muğlak kayıplarla, meçhul cesetlerle nasıl baş edilebileceği konusunda bir ruh sağlığı uzmanının görüşleri var içinde. Çok güzel. Ancak ruh sağlığı uzmanı olmayan bir büyük devlet adamının çok ünlü bir sözü geliyor şu an aklıma. Gelibolu Savaşı’nı izleyen yıllarda Anzak anneleri uzak topraklardaki muğlak kayıplarının yasını tutuyor. Çocuklarının kemiklerine yeterince saygı gösterilip gösterilmediğini merak ediyorlardı. Mustafa Kemal Atatürk onlara yazdığı mektupta, “Anzak anneleri göz yaşlarınızı dindiriniz. Artık çocuklarınız bizim bağrımızda huzur içindedirler.” diyerek bitmesi imkânsız gözüken muğlak bir yası bitirebilmişti. Ona yazdıkları cevabi mektupta Anzak anneleri ise “Artık siz bizim de Atamızsınız” demişlerdi. Paylaşılan kederler insanları hafifletirler. Meslektaşlarımın ve herkesin Muğlak Kayıp’ı okumaları dileğiyle. Üstün Dökmen