Gazeteci-yazar Fehmi Çalmuk, yeni bir araştırma kitabıyla okuyucusu ile buluşuyor. 24 Haziran 2018 Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Cumhur İttifakı ile giren AK Parti ve MHP’nin iş birliğinin 50 yıllık hikayesini “Mücahit Başbuğ/ Kızıl Elma'nın Kutalmış Çocukları” isimli kitap çalışmasıyla anlatıyor. “Cumhuriyet dönemi siyasi İslami hareketin ilk lideri olarak bilinen Necmettin Erbakan’ın kurduğu dört parti (MNP, MSP, RP, FP) “laiklik karşıtı eylemlerin odağa olmak, anayasal düzeni yıkmak ve din devleti kurmak” gibi iddialarla kapatıldı. Tarih sahnesinde İslami siyasi hareketi başlatmasıyla tanınan Erbakan’ın siyasi geleneği, 40 yılı aşkın siyasi süreci, bir anlamda ümmet doktrini üzerine gelişmişti. Erbakan’ı sağcı partilerden, özellikle de milliyetçi kesimden ayıran en önemli özellik etnik kökenlerin hepsine ‘ümmet’ şuuruyla bakmasıydı. Nitekim parti yönetiminde Kürt, Arap, Boşnak, Çerkez ve Gürcülere de yer verdi. Bunlar arasındaki dengeyi iyi kurdu. Erbakan’ın ve dolayısıyla onun başını çektiği siyasi hareketin bu anlayışı, ulus-devlet modelini reddettiği için Cumhuriyet rejimiyle de belli alanlarda çelişkiye düştü. Erbakan’a aktif siyasete girdiği günden itibaren “çekince” konulmasında bu anlayışın rolü önemlidir. Her ne kadar Erbakan’ın tasavvuf kültürü içinde olduğu bilinse de Milliyetçiler Derneği’nden ve Türk Kültür Ocağı’ndan beslenmesi ayrı bir önem taşır. Anadolu’nun ruh köküne bağlı olarak geliştirilen kültürel ve ekonomik kalkınma modeli “Anadoluculuk”, daha sonra “Milli Görüş” üst başlığıyla siyasallaşacaktı. 1960’ların başında Milliyetçilik/Mukaddesatçılık/Anadoluculuk üçlemesi kendisini artan sol akımlar karşısında sağcılık olarak tanımlamıştır. Komünizme karşı mücadele esastı ve bu da ister istemez milliyetçilik blokunun içinde yer almayı, üstü kapalı da olsa “Türk-İslam” sentezini benimsemiş olmayı beraberinde getiriyordu. Zaten MSP, bu oyları bölüşmede özellikle İç Anadolu bölgesinde MHP ile ciddi bir rekabet içindeydi. MSP oylarının 1977 seçimlerinde kolayca MHP’ye kaymış ve buna bağlı olarak milletvekili sayısının yarı yarıya düşmüş olması, tabanlar arasındaki kaymanın ve iç içe geçmişliğin bir işaretidir. 1980 öncesinde her iki partinin gençleri sık sık karşı karşıya gelmiş, aralarında birçok çatışma yaşanmıştı. Necip Fazıl Kısakürek’in ani bir kararla 1977 yılında MHP’ye geçmesi ve ülkücü tabanın kendisine İslami değerleri öne çıkaran sloganlar ve kültürel ülküler oluşturması sıradan bir olay değildi. AK Parti ve MHP arasındaki reel politiğin temeli Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerinde atılmıştır. Ancak koalisyon ortaklığının seçim iş birliğine dönüşmesinin temeli ise 1991 yılında MHP ile yapılan seçim ittifakına rastlar. Bu RP’nin reel olarak “milliyetçi-muhafazakâr” çizgiye yeniden ve aniden dönüşü anlamını taşımaktadır. Öyle ki RP’li Kürtler tarafından “Türkçü” olmakla itham edilen bazı parti yöneticileri, gittikleri her yerde MHP’nin kullandığı kavramları sahiplenerek bu gelişmeye ayak uydurduklarını gösterirler. Fazilet Partisi döneminden başlayarak Necmettin Erbakan’ın avukatlığını da yapan İsmail Aydos’un 1991 seçimleri için geliştirdiği “Başbuğ Erbakan, Mücahit Türkeş” sloganı mitinglerde gençlerin dilinden düşmedi. Siyasi olarak geliştirdiği “muhafazakar demokratlığın” ana omurgasını Milli Görüş geleneğine dayandıran AK Parti’nin özellikle FE*TÖ’nün 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminden sonra MHP ile girdiği, BBP’nin destek verdiği “beka öncelikli” iş birliği 2017 yılında referanduma, 2018 yılında da erken genel seçimdeki seçmenin takdirine sunuldu. Mücahit Başbuğ; Kızıl Elma'nın kutalmış çocukları olan iki siyasi geleneğin oluşturduğu nehirlerin kutlu buluşmasıdır. Bu ahitleşme, Türk siyasi tarihinde eşi emsali görülmemiş bir tecrübeyi ortaya çıkartmıştır. Bu yol arkadaşlığı, yalnız bırakılmak istenen Erdoğan ve partisi için, Bozkurtlarla yola devam etmekten başka değildir. Bu tarihi buluşmanın kökleri, gelenekleri ve lider/doktrin/teşkilat üçlemesinden oluşan siyasi tecrübesinin geçmişinde Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş’in aynı atmosferin içinden neşet bulmaları vardır. “Mücahit Başbuğ” bu anlamda dündeki Erbakan’ı ve Türkeş’i anlatacağı gibi yarına kalacak Erdoğan-Bahçeli tecrübesini özetleyecek iki kelimedir. “Mücahit Başbuğ; Kızıl Elma'nın Kutalmış Çocukları” eserinin ana hatları şu şekildedir: Cumhur İttifakı süreci Milli Görüş yerine Kızıl Elma Erbakan-Türkeş’in tekke ve siyaset arkadaşlığı Erbakan’ın 1965 yılında CKMP’den adaylığı Türkeş’in 9 ışık’ta yer alan “Ahlakçılık” anlayışı ve muhafazakarlık Erbakan’ın TOB başkanlığına Ülkücü desteği MTTB bozkurt ambleminden neden vazgeçti? Necip Fazıl Kısakürek’in MHP’ye geçişi Milli Sinema dönemi Erdoğan’ın arkadaşlarının öldürülmesi Sedat Yenigün’ün cenazesinde Akıncı-Ülkücü işbirliği Erdoğan’ın hiç bilinmeyen itidal açıklamaları AK Parti-MHP ittifakının temelinin atıldığı 2010 seçimleri Erdoğan’a sunulan MHP raporu İ’la-yı Kelimetullah ittifak protokolüne nasıl girdi? Bahçeli’nin ne diyeceği beklendi! Dolmabahçe görüşmelerinin sürece etkisi İzleme Komisyonu tartışmaları İslamcıların 40 yıllık rüyası Çözüm süreci 27 Nisan e-muhtırasının etkileri Roboski olayı Akil Adamlar Devletin Kürt dindarlar ile ittifakı niye gecikti? P*KK’nın İslamcılık mesaisi Akil Adamların raporu Cumhur ittifakından kutsal ittifakı RP ve MÇP ittifakı Türkeş neden RP’’den aday gösterilmedi Erdoğan ve Bahçeli’nin milletvekili seçilemediği o seçim