Anlatılan her şey gerçeğin bir eksiğidir; ya da beş altı fazlası. Sahiden olanı on ikiden vurmak imkânsız bir şey. On ikiden vurup ne yapacağız, o da ayrı konu. Yine de içimden bu hikâyeyi olduğu gibi anlatmak geliyor şimdi. Akşam çökünce kaybolan ışıklar, tavuk didenler, önceden ıslatılan pirinç, avuç içi kadar ev. Bulutsu eller, Haylayf Plajı’nda bir bahçe katı. Nurhayat’ın kirpikleri, Nurhayat’ın diyorum, badem gözleri... Ayykıraca nehesimm kalvasa vileee, elleri ızanır ıldığınn yereee... Önündeki boşluğu yuvarlayanların, insan kalmaya çalışanların hikâyeleri. Beyaz fayans, kara delik. Gaye Boralıoğlu’ndan... Dikenli, düştüğü yeri yakan, ustaca.