Şair, haykırmakla görevlidir. Hak bildiği yolda yapayalnız da kalsa, bu toprak için yorulacaktır... Âkif, bu gerçeği bilen ve kıyasıya yorulan bir insandır. Şair, doğruyu ve güzeli hem duyacak, hem duyuracaktır. Bildiğini saklamayacaktır. Toprağının ve öz medeniyetinin insanı için çırpınacak ve asla yılmayacaktır. Âkif, yılmak bilmeyen bir “gerçek” adamdır. Şair, şahsı için değil, gerçek değerler için hissedecek ve yazacaktır. Gönlünün gıdası sadece cesareti ve dürüstlüğü olacaktır... Âkif, dürüstlüğün ve cesaretin yolcusudur. Şair, önce kendisi olacaktır. Yabancı hayranı sahte kahramanlıklardan kaçacaktır. Âkif, böylesine bir anlayışın âbide eseri ve sesidir. Şair, günübirlik adam değil, yarınları özleyen ve istikbâli gösteren harikulâde bir kabiliyettir. Âkif, düne ve bugüne olduğu gibi yarınlara da ışık tutan güçlü ve müstesna bir meşaledir.