Eserleri gibi ünü de evrensel hale gelen Mevlâna Celâleddin Rûmi’yi incelemek, araştırmacıya hakikaten büyük sorumluluklar yüklemektedir. Çünkü Mevlâna, bir yandan çok farklı kesimlerce farklı tanıtıldığından birbirinden bağımsız dünya görüşlerinin referansı haline gelmekte ve bunun sonucu olarak Mevlâna, birbirleriyle çelişen bir portre hüviyetine bürünmektedir. Diğer yandan Mevlâna Celâleddin Rûmi’nin popüler anlatımlarla gerçek mahiyetinin dışına çıkarılması ve mitolojik bir şahsiyet biçiminde algılanmasına zemin hazırlanması da, bir başka paradoksu içinde barındırmaktadır. Bu sebeple Mevlâna Celâleddin Rûmi’yi tarihi, sosyal gerçeklere uygun bir biçimde incelemek zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. İyi bir toplum gözlemcisi olduğu rahatlıkla anlaşılan Mevlâna’nın, üzerinde pek durulmayan toplum hakkındaki düşüncelerinin önemsenmesi gerekmektedir. Mevlâna için toplum hayatı, gerçeklerin test edildiği bir alandır. Dikkat edilirse Mevlâna, tasavvufî bir eğilime sahip olmasına rağmen, toplumdan kaçıp ferdi bir hayat yaşamayı önermez. O, her ne kadar hayatında bir uzlet dönemi yaşamışsa da, kurtuluş ve mutluluğu toplum hayatından kaçmakta bulmamıştır. Mevlâna’nın kendi hayatı buna en kuvvetli delildir. "Mevlâna Pergelinde Toplum" ismini taşıyan bu araştırma, Mevlâna’nın toplum görüşlerini O’nun Pergel metaforundan hareket ederek ortaya koymaya çalışmaktadır.