“Mağlubiyet değil ama... Gelecek kuşaklara üzerimizdeki yükü bırakmak zorunda olduğumuz için eziklik hissediyorum... [ama] en azından bu mücadeleye katıldığım için mutluyum... Verdiğim mücadele onurlu ve doğruydu, emeği, halkın insanca koşullarda yaşamasını savundum.” Fehmi Işıklar işçilerin “kendinde sınıf”tan “kendi için sınıfa” evrildiği 1960’ların sonunda sendikal mücadeleye girdi. Türk-İş’in “uzlaşmacıücret sendikacılığı” dar gelince “sınıf ve kitle sendikası” DİSK’e katıldı. Abdullah Baştürk’ün “ilerlemecilere” karşı genel başkan seçildiği 1977 genel kurulunda DİSK genel sekreteri oldu. 12 Eylül darbesinde Metris’te yattı, idamla yargılandı. 1987’de Erdal İnönü’nün SHP’sinden milletvekili seçildi. Paris Kürt Konferansı’na katıldıkları için ihraç edilen milletvekillerinin ardından SHP’den istifa etti. “Elinde silah olan hiç kimseyi mutlu etmedi” diyerek andığı, Kürt hareketinin ilk yasal siyasi partisi HEP’in genel başkanı oldu. HEP’in seçimlere girmesi engellenince SHP listesinden Diyarbakır milletvekili oldu, TBMM başkanvekilliği yaptı. “Kürtçe yemin krizi”nde SHP’de kalmasına rağmen HEP kapatıldığında milletvekilliği düşürüldü. SHP ve birleşme sonrası CHP genel başkan yardımcılığı yaptı. Baykal’ın “ele geçirmesinin” ardından partiden uzaklaştı. Fehmi Işıklar bu söyleşide; “Seydişehir Alüminyum” toplu sözleşmesinden “TARİŞ grevi”ne, “Otağ-ı Hümayun” işkencelerinden Diyarbakır-Metris hücrelerine, Meclis kürsüsünden mahkeme salonlarına sendika ve siyasette yaşadıklarını siyasetbilimci Ekin Kadir Selçuk’a anlatıyor.