“Mütevazı insanların daha diğerkâm ve daha merhametli oldukları biliniyor. O halde dünyaya bir tevazu devrimi gerek. Bir merhamet devrimi: Egosistemden ekosisteme geçmeliyiz. İnsanın kendi benliğine dair olumlu imgeler üretmesi ve çoğaltmasından, başka insanların önceliklerine ihtiyaç vermesine… Başkalarına nasıl göründüğümüz değil, başka insanların ihtiyaçlarına nasıl cevap verdiğimiz önem kazanacak. “Başkalarının gözünden ben” yerine “başkaları için ben”. Kendi benlik ihtiyaçlarımın aldatıcı yanılsamasından ötekinin ihtiyaçlarına kulak vermenin sahici varoluşuna. Bu sıçrayış, bir merhamet devrimidir!” Merhamet Devrimi, aslında farklı disiplinden iki ayrı yazarın, Kemal Sayar ve Alperen Manisalıgil’in kendi bakış açılarının özgünlüğünü koruyarak aynı konuda yazdıkları iki kitaptan oluşuyor. Böylece merhamet kavramı pek çok boyutuyla daha geniş bir yelpazede tartışılıyor, bir yazarın açtığı pencereyi diğerininki genişletiyor. Onları birleştiren şey, zulmün ve tahripkâr kibrin panzehri olarak merhamet ve tevazuun insan ve toplumda yeniden hayat bulması gerektiğine duydukları inanç.