Türk-İslâm tarihinin en önemli ve en uzun ömürlü devletlerinden birisi olan, iki buçuk asrı aşkın Mısır ve Suriye’de hüküm süren ve Abbasî Devleti’nin yıkılışı ile Osmanlıların ilk devresi arasında kendisine tevarüs eden Türk-İslâm devlet teşkilatı yapısını devam ettiren Memlûk Devleti’nin siyasî ve kültürel yapısını anlamak mühimdir. Memlûklerdeki teşkilât yapısı bir taraftan İslâm devletleri geleneğini devam ettirirken, diğer taraftan Türk devlet geleneğini de içinde barındıran bir oluşumdur. Bu bağlamda Memlûkler, kendilerine tevarüs eden bu zengin birikimin doğal bir neticesi olarak hem dönemine hem de kendinden sonrasına tesir eden önemli kurumlar vücuda getirdiler. Bu önemli kurumlardan birisi de hiç kuşkusuz Dîvânü’l-Mezâlim’dir. Memlûk Devleti’nin adlî teşkilatı, Türk-İslâm adlî sisteminin bir terkibiydi. Dolayısıyla bütün Türk-İslâm devletlerinde olduğu gibi Memlûklerde de halka adil davranma esastı. “Adalet devletin temelidir.” prensibinden hareketle Memlûkler kazâ (yargı) müessesesine ve bu bağlamda Dîvânü’l-Mezâlim’e bakma görevine çok önem vermişlerdir. Bu vazife, Memlûk sultanlarının başta gelen görevlerinden birisiydi. Memlûklerde mükemmel bir adalet teşkilatı organizasyonu vardı. Hemen hemen bütün devlet erkânı, adaletin sağlanması için Yüksek Mahkeme’ye yani Dîvânü’l-Mezâlim’e kendi görevleri açısından az ya da çok katkıda bulunarak yardım etmekteydiler. Bu durum Türk-İslâm devletlerindeki ve bu bağlamda Memlûklerdeki bütün devlet teşkilâtının adalet temeline dayandığını göstermektedir. Bu eserde daha önce ülkemizde üzerinde etraflıca durulmamış ve müstakil bir çalışma yapılmamış olan Memlûklerde Dîvânü’l-Mezâlim (1250-1517) konusu teferruatlı bir şekilde ele alınmıştır.