Yaşınız elverir de çocukluk hatıralarınızda Türkiye’nin yakın geçmişine giderseniz, buruk dünyanız çıkar karşınıza: Dayaklı, prangalı, kelepçeli, sehpalı… Buruk dünyanız, dindar mazlumların cehennem azabına düştüğü bir dünyadır. Şuura ölüm cezası, fikre pranga, ezana yasak; ebediyeti yaşama azmi kelepçelenip zindana atılmış… Bir çığlık kopar içinizden, haykırırsınız: “Zalimler için yaşasın cehennem!” Haykırışlarınız yüreğinizde buz tutar. İncinen ruhunuzla kayıp yıllara ağlarsınız. Siz ağlarken, birileri çıkar ekrana, laikliğe uzanan dillerin koparılacağından, ellerin kırılacağından, başların ezileceğinden söz eder. Kan tutkunu gözlerini devire devire “Laik olmayan insan değildir!” deyiverir. İşte o zaman kayıp yıllara ağlamayı bırakıp millete yıllar kaybettiren zihniyetle hesaplaşma ihtiyacı duyarsınız. Bu çalışmam böylesine bir hesaplaşma ihtiyacıdır. Yavuz Bahadıroğlu