İstanbul-Maltepe’de yaralı olarak yakalanmasından sonraki on ay, Mahir Çayan’ın çok zorlu Sıkıyönetim şartları altında tarihe müdahale ettiği on yıllara bedel bir dönemdir. Mahir Çayan, yaralı halde sorgulandı, hücreye kondu ve gece gündüz yatağına zincirlendi. Mahkemenin başlamasına kısa bir süre kala gündüzleri zincirleri çıkarıldı. Eline kâğıt kalem geçer geçmez de duygularını şiire döktü. Geceleri hücresinde zincire vurulduğu Selimiye Kışlası’nın bir salonunda başlayan yargılamalarda avukatları ve arkadaşlarıyla birlikte hukuk savaşı verdi. Savunma safhasında götürüldüğü Maltepe Askerî Tutukevi’nden öldürülme riskini göze alıp arkadaşlarıyla birlikte tünel kazarak firar etti. Güvenlik kuvvetlerinin tüm birimleriyle gerçekleştirdiği, mezarlıkların bile arandığı genel aramaya rağmen iki ay geçirdiği İstanbul’da Parti içindeki ayrışmayı netleştirdi ve Kesintisiz Devrim 2-3’ün yazımını tamamladı. Bir kamyonete yüklü sandık içinde götürüldüğü Ankara’da yoğun operasyonlara maruz kaldı, yurtdışına gidebileceği halde gitmedi, kendini korumak için hareketsiz kalarak saklanmak bir yana imkânsız koşullara rağmen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamlarını durdurabilmek için mücadele etmekten bir an olsun vazgeçmedi. Ankara’da eylem yapabilecek imkânlar tümüyle ortadan kalkınca, Ertan Sarıhan’ın organizasyonuyla makarna çuvalları taşıyan bir kamyonla Ünye-Fatsa’ya götürüldü. Ve sonunda bütün imkânsızlıklara rağmen, idamların Resmi Gazete’de yayımlanıp kanunlaşmasından bir gün sonra Ünye Radar Üssü’ndeki üç NATO teknisyenini arkadaşlarıyla birlikte rehin alıp Kızıldere köyünde bir eve kaçırdı... THKP-C lideri Mahir Çayan’ın yaşamı Kızıldere’de son bulsa da, mücadelesi ve teorik yazıları ile Türkiye sol tarihinde yeni bir başlangıç sayfası, bir Kutupyıldızı olarak görülmüştür.