Laboratuvar Günlükleri yazarın 1975 yılı ilkbaharında lise 2. sınıftayken Felsefenin Başlangıç İlkeleri adlı bir kitabın ilgisini çekmesiyle başlayıp ulusal, toplumsal ve bireysel kurtuluşun gerçekleşeceği düşünülen ‘Dünya Sosyalist Sistemi’nin 1990’ların başında iflas ederek çökmesiyle sona eren bir döneme ait kişisel tanıklıkları ve deneyimleri içeriyor. Gerek dünya gerekse Türkiye için önem taşıyan bu tarihsel dönemece yazar bu şekilde farklı bir açıdan ışık tutarken, aynı zamanda hayaller ile acı gerçeklerin çatışmasından doğan hayal kırıklıklarının, ütopya ile distopyanın yer aldığı zihinsel yolculuğunu aktarıyor. ____________________________________________ Moskova Üniversitesi’nde bir öğretim üyesi, öğrencilere Marksizmin fen bilimlerindeki son gelişmelerden yararlanarak sosyalist düşünce akımının ‘ütopik sosyalizm’ evresinden ‘bilimsel sosyalizm’ evresine geçmesini nasıl sağladığını ve dolayısıyla Marksizmin ‘bilimsel sosyalizm’ olduğunu anlatırken öğrencilerden biri elini kaldırıp sorar: – Hocam, madem Marksizme ‘bilimsel sosyalizm’ deniyor, öyleyse neden önce hayvanlar üzerinde test edilmedi???