Evet eğer, kendi fikrime ve felsefî çalışmalara dayanarak kitapta anlattığım o beş kitabı yazsaydım, elbetteki cevaplar çok zayıf kalırdı. Fakat iş, Kur’an ayetlerinin temel vasfı olan kudsiyet ve mucizeliğe dayanınca hem ben, büyük bir külfetten kurtuldum, hem çok daha parlak ve canlı cevaplar oldu... Evet, tarih boyunca iki çeşit tefsir yazılmıştır. Bir kısmı, Kur’an metninin gramatik tahliline ve tercümesine ağırlık vermişler. Ve sıra ile gitmişler. İkinci kısım tefsirler, sıra ile olmayıp Kur’an’ın bütünlüğü içinde, özellikle ayetlerin ve cümlelerin birbiriyle olan münasebet ve ilişkilerinden çıkan evrensel geniş manalara dayanarak yapılmış olan tefsirlerdir. Bu manevi mucizelik tefsirleri, metnin gramatiğiyle ve cümlelerin tercümesiyle ilgili kopuk notlar şeklinde olan tefsirlerden çok daha fazla Kur’an ruhuna, manasına layıktırlar. Böyle tefsirler, Kur’an’ın mesajını çok daha iyi açıklıyorlar. Çünkü kitapta adları geçen o büyük imamlar, Kur’an’ın nazm-ı maânisini (söz dizimini) esas almışlar; -matematik sayıların bir araya gelmesiyle değerleri yükseldiği gibi- o nazm-ı maâniden çıkan evrensel, sonsuz mana katmanlarına girmişler, toplumun anlayabileceği bir dil ile, temsillerle o manaları, mesajları açıklamışlar. Diğer tefsirler gibi kelime tercümesinde ve cümlelerin gramatik tahlillerinde boğulmamışlar.