İktidarlar geliyor, iktidarlar gidiyor. İnsanlar kalıyor... Toplumlar insanlarının var olan ya da yok olan çalışkanlığı, girişimciliği ve erdemleri üzerinden yükseliyor ya da alçalıyorlar. İlmen, ahlâken, fikren ve vicdanen tükenmiş olan insanlardan meydana gelen toplumların geleceğinin karanlık olacağını ise tarih her an yazıyor, yazmaya devam ediyor... 15 Temmuz günü Allah’a kulluk yerine “kula kulluğu” esas alan bir şebekenin gerçek yüzüyle tanıştı Türkiye. Yüce bir inancın bir meczup elinde ne hâle düşürüldüğünü herkes gördü. Bu ülkenin içinden çıkan birilerinin kendi insanlarına, değerlerine ve simgelerine nasıl hunharca saldırdığına, akıldan ve ahlâktan koparılan bireylerin, nasıl zalim bir insan hâline dönüştürüldüğüne şahitlik etti. Bu çalışma; İslam dininin kula kulluğu şirk olarak tanımlaması ve lanetlemesine rağmen siyasi/ekonomik ve sosyal düzenin kula kulluk temelinde nasıl biçimlendirildiği irdelemekte, "kula kulluk" temelinde yaşanan süreçte aileden tüketime, liderlikten idealizme, yabancılaşmadan örgütlü şiddete uzanan kışkırtıcı yolun acı gerçeklerini ifşa etmektedir.