Kuantum teorisinin "nesnel gerçeklik" diye bir şeyin olmadığını keşfetmesi ne anlama geliyor? Bilincimiz aracılığıyla, kuantum teorisinin "rüya benzeri" olarak tanımladığı gerçeklik deneyimimizi yaratmaya nasıl katkı sunuyoruz? Kuantum teorisinin ortaya koyduğu gibi, gerçeklik dediğimiz şeyin bir rüyaya benzemesi, ne anlama geliyor? Kuantumun açığa çıkardıkları ile Buddha'nın aydınlanması arasında nasıl bir bağlantı var? Kuantum fiziğinin ortaya çıkışıyla, dünyaya ve bize anlatılan gerçekliğe dair bildiklerimiz tamamen değişti. Bu, öyle bir değişiklikti ki, ne olduğunu keşfetmek ve anlamak için insan bilincinin derinliklerine yapılacak bir yolculuğu zorunlu kıldı. Paul Levy, Kuantum ve Spiritüellik kitabında, kuantum fiziğinin daha derin felsefi temelleri üzerine kafa yoruyor, onun kışkırttığı temel soruları araştırıyor ve tüm bunları, fizik bilmeyen okurların anlayabileceği bir dil ile aktarıyor. Bu kitapta hem Albert Einstein, Niels Bohr, John Wheeler, Erwin Schrödinger, Wolfgang Pauli, David Bohm, Richard Feynman ve Werner Heisenberg gibi son yüzyılın en büyük fizikçilerinin bilgeliğine hem de gerçekliğin derin doğasına ilişkin benzer bir görüşün dile getirilmesine kendilerine özgü tarzlarıyla katkıda bulunan psikolog C. G. Jung, Dalai Lama ve bilimkurgu yazarı Philip K. Dick gibi fizikçi olmayan öncülere başvurdum. Sanki çılgın bir rüya görüyormuşum gibi hissederken, bu büyük düşünürler zihnimin içinde “rüya karakterleri” hâline geldiler ve benim görevim onların söylediklerini kendi deneyimimle bir şekilde bağdaştırmaktı.