Çocuk denecek bir yaşta olsam da, içinde yaşadığım Türkmen toplumunun, küçük bir beldeyi hatta yaşanabilecek herhangi bir yeri yurt tutamadığını anlayabiliyorum. “Ne yazık!” diyorum, bütün benliğimi kaplayan duygularla. Oyuncaklarımı, basit de olsa bemin için büyük bir değer ifade eden çeyizlerimi, kitaplarımı sergileyebileceğim küçük bir odaya sahip olamadım. Daha iyisini hayal ederken benimsediğim, süslediğim, çevresini düzenlediğim dar obalar hep geçici oldu ve göz başladığında, bana güç veren güzel duygularım hep yok olup gitti, birdenbire. Bu özlemim ne zaman gelçüekleşecek diye bekledim, bekledim durdum. İşte, Filyos beldesinden yine göç başlıyor, güzel bir yurda yerleşmemiz, yine gelecek senelere kalıyordu.