Kopuk’un isimsiz ana karakteri bir foto muhabiri. Korku ve karmaşanın hâkim olduğu bir kente yolculuğa çıkar: Orada tanıştığı rehber, tek yol göstericisidir. Foto muhabirinin geçmişine dair varla yok arası, bölük pörçük anı parçaları vardır. Rehber ise aksine, kendisinin ve öncekilerin yaşadıklarının bilgisine sahip; kişisel ve toplumsal tarihinin bilincindedir. Foto muhabirinin kentteki cenazeye katılması ve çocuğunu arayan anneyle karşılaşmasıyla hayatında bir şeyler değişmeye başlayacaktır. Bu sırada çevrede olanlar nedeniyle dış dünya da baskısını gittikçe artıracak, onu art arda seçimler yapmaya zorlayacaktır. Kısa süre içinde kenti terk edecek, gittiği yerde yolunu bulması için önce onu oraya getiren yolu, yani geçmişini yeniden kat etmesi gerektiğini anlayacaktır. Kopuk, günümüzün herhangi bir coğrafyasında herhangi bir bireyin dünyasını konu alan, unutmak, anımsamak ve bellek üzerine bir roman. Sine Ergün bu kısa ve yoğun metinde, sistemin baskısı karşısında unutmayı seçmiş birinin öyküsünü anlatıyor. Okurlara varoluşumuzun gerçek dayanağının, bizi birbirimize bağlayan görünmez ağlarda yattığını anımsatıyor.