Önceden güneş sarısı olan saçları, şimdi siyahlar... Ona ‘mutsuz kadınlar saçlarını boyar, sen mutsuz musun?’ diye sormak istiyorum, fakat çok geçmeden vazgeçiyorum bundan. Belki de bugün işe gelmeden önce ağlamıştı. Elleriyle yüzünü saklamış, avuçlarının içine ağlamıştı. Belki de bugün her şey bitmişti onun için. Kırmızı rujlu dudaklarına sıkıştırdığı sigarasını yakacak çakmağının gazı ve koltuğunda oturduğu masanın, biraz önce çekmecesinden çıkarıp şakağına sıkı sıkıya dayayarak hiç düşünmeden tetiğini çektiği silahın mermisi bile belki... Belki de bugün ağlamıştı. Duraksız, nefes nefese ve bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra belki... Belki ilk kez varlığının böylesine farkındaydı. Ve kahretsin! Bu güzel değildi... Sonuç belliyken nedenin önemi var mıydı, bilmiyorum. Onu anlamak, düşüncesinin her kıvrımına dokunmak istiyordum. Kimse kendi hayatını yaşamıyordu ve ölümlerimiz de buna dâhildi. Bizden öncekilerin öğretileri üzerine kurulu olan dünyada, istikrardan başka şey almıyor ve yine istikrardan başka şey bırakmıyorduk. Dolu bir silah gibiyiz Mermi namluya sürülmüş Emniyeti açıkta Ve tetikte parmak Planlı bir intihar gibi... Ve mutluluğumuz elbise gibi sökük Yalan haberler yazan gazeteler gibiyiz... Yanımdasın, yatakta Sırtın bana dönük Çığlık gibi dökülüyor susuşundan Tüm yenilgilerim