“Gözlerini açtığında, devasa avizelerin altında, kırmızı ve altın renginin ihtişamı içinde gördüğü ilk şey, kucağında birbirine kenetlenmiş elleri. İlk gençlik yıllarından beri edindiği bir alışkanlık bu, ellerini birbirine kenetlemek. Kendini boşlukta, yapayalnız hissettiği zamanlarda, bir elin diğerini umut bellemesi gibi istemsizce yaptığı bir hareket. Yıllarca yakasını bırakmayan o boşlukta olma hissi yok oluyor birden. Ellerinin üzerinde hissettiği sıcak dokunuşla parmakları birbirinden ayrılıp kök oluyor, jenerikteki gibi toprağa kenetleniyor sımsıkı.”Bir çocuğu sevmeye ne yarım bir akıl ne de yarım bir kalp engeldi...Kendi benliğinden yepyeni bir ben doğurup, hayata kök salabilmesinin tek yoluydu gerçekle yüzleşmek. Payına düşen sevgiyi de, korkuyu da, endişeyi de, neşeyi de, hüznü de mutlaka yaşıyordu herkes... Şanssızlığına isyan ederken, kaderinin onu bir felaketten esirgeyerek, bir umuda emanet ettiğini anladığı gün yeniden doğdu.Her yol ayrımı yeni bir umuttu. Ve onun hikayesi birçok kişinin kaderini değiştiren böyle bir yol ayrımında yazılmıştı.