“Ve öyle bir gün geldi ki tomurcuk olarak kapalı kalmak çiçek açmayı göze almaktan daha çok acı vermeye başladı.” Anaïs Nin Değişim, zarif bir dalga gibi kıyılarımıza vurur önce, usulca seslenir; küçük de olsa kararlı adımlarla ilerlememizi ve büyümemizi bekler; davetini göz ardı edersek bazen gürleyen bir fırtınayla bazen de bir yıkımla çalar kapımızı. Kendi bütünlüğümüze uzanan yolda, en zor ve kör noktalardan biridir onu içeri almak ve kabul etmek. Ve kırılganlık, bu gönüllü yahut zoraki kabulün ardından dürüstlük ve şeffaflıkla beliren, “Kimim?”, “Neredeyim?”, “Nelere ihtiyacım var?”, “Neleri göz ardı ediyorum?”, “Nelerden korkuyorum?”, “Ne istiyorum?” gibi sorularla gelen, bizi içsel bir yolculukla kendimizi keşfe çıkaran sadık bir refakatçidir. Zayıflık, yoksunluk değil; aksine, bir cesaret bildirgesidir kırılganlık. Olanın üzerini örtmeden, kaçmadan, kendi sınırlarımızı da gözeterek, açık yüreklilikle, korkunun farkında olup yine de değişimin uzattığı, yeniliğe giden köprüye adım atmaktır. Dört bölümden oluşan bu kitapta, en kırılgan halleriyle sisli bir bilinmezliğin içinden geçerek yol alan ve böylece, tomurcuk olmanın ötesinde çiçek açmayı göze alan karakterlerin hikâyeleriyle buluşacaksınız.