Farklı disiplinlerde bilimsel çalışmalara imza atan araştırmacı, yazar Mustafa Gökgöz’ün “Medyatik Şiddet”, “Endüstri İlişkilerinde Şiddet ve Makine Kırıcılık” ile “Kapitalizmin İcadı - Mülkiyet ve Çitleme Hareketi” adlı eserleri daha önce yayınlandı. Kendi ifadesiyle “halini, haliyle, halince arz ettiği” şiirlerini bir araya getirdiği “Kime Yazıldığı Unutulmuş Şiirler” isimli ilk şiir kitabıyla okurlarının karşısına çıkıyor. Yaygın kanaate göre; birbirinin mütemmim cüzü olan divan şiiri ve halk şiiri tarih boyunca Türk nazım sanatının beslendiği iki ana kaynak olagelmiştir. Mustafa Gökgöz şiirlerinde, her iki üslubu kullandığı gibi az da olsa serbest formda şiirler de kaleme almaktadır. Serbest şiirlerde vezne riayet, zaruret arz etmese de onun için vazgeçilmez olan kafiye, satır aralarına serpiştirilmiş ahengiyle göze çarpmaktadır. Gökgöz’ün içeriğinde 86 adet şiirin yer aldığı “Kime Yazıldığı Unutulmuş Şiirler” adlı kitabı hakkında Kahramanmaraşlı Şair Arafat Arık’ın yorumu şu şekilde: “Türk’ün dili, ana sütü gibi masum ve paktır onun dilinde. Eski ve yeni koyun koyunadır iki sevgili gibi, laf kalabalığı değil, ilmek ilmek işlenmiş söz örgüsüdür dizeleri. Bazen Karacaoğlan’ın duruluğunu, bazen Karakoç’un ritmini, bazen de Necip Fazıl’ın iç muhasebesini ve tecessüsünü görürsünüz mısralarında…” Çorumlu Şair Mehmet Okumuş da şu sözlerle kitaba yorum getiriyor: “Şiir yüksek perdeden bir sesle aynı hizaya inebiliyorsa yahut yüksek bir ses hizasına çıkabiliyor, kastını da eksiltmeden bunu yapabiliyorsa o zaman sahiden şiirdir. Mustafa Gökgöz’ün şiirinde de bu etki ziyadesiyle var. Gökgöz’ün şiiri, durduk yere insanın kendi kendisine okuyabileceği kadar hikâyeye sahip. Bunun yanında bir hatibin etrafına sesleyebileceği kadar da ritmik ve müziksel…”