Yazarın üslubundaki ironi kadar el attığı konulara batırdığı kılçıkla da öne çıkıyor, bu kitap. Kitapta yer alan kısa ve uzun hikâyeler, tüm çağların felsefi merakıyla bağlarını yenileyebilecek olan ve daima yeni sorulara açık insanla ilgilidir. Akıl ile duygu bugün asla yan yana gelmeyen, doğu ile batı kadar birbirinden ayrı iki kanalda akıyor. İnsanlara gönderilen mesajlar şehirlerde, köylerde, kıyıda köşede dolanıp durur. Ta ki o insana, gerçek okuyucuya ulaşana kadar. Günümüzde birbirinden muazzam mesafelerle ayrılmış dünyalar arasında bu kadar ince pınarların nasıl olup da kuruyup gitmediğini ya da buharlaşmadığını merak etmez mi İnsan? İçine düştüğü dar zamanlarında bir kıvılcımın yüreklere ateş olarak nasıl düştüğünü anlamakta zorlanır elbette. İşte o zaman hikâyeler girer devreye. Kılçıklı Hikâyeler, yaşlıların, gençlerin, bugünün ve geleceğin, köprülerin, apartman dairelerinin, kedilerin, insanların altın ve gümüş hikâyelerini dile getiriyor. İnteraktif bir ortamda okuyucu kendini katıyor bu hikâyelere. Okuyucu yazar, yazar okuyucu oluyor. Geleceğin edebiyatı, Kılçıklı Hikâyeler’in can verdiği ortamda hayat bulacak.