Picabia kendi hayatından izler taşıyan romanı KERVANSARAY’ı, ilk SÜRREALİZM MANİFESTOSU’nun yayımlandığı 1924’te yazdı. Picabia’nın kaleme aldığı tek roman olan KERVANSARAY, Avangardların girdabına yakalanmış bir çağı iğneleyici ve alaycı bir üslupla resmeden bir dizi tabloyu andırır. Bu tablolarda kimler yoktur ki Picabia’nın taşlarına hedef olmayan? Duchamp, Picasso, Breton, Éluard, Desnos, Vitrac, Aragon, Ernst, Cendrars, Cocteau ve başkaları... Kervansaray, zafere yürüyen Sürrealizm’e karşı Dadaizm’in ya da en azından Picabia’nın umutsuz onur mücadelesidir. “KERVANSARAY bugün, tam anlamıyla bir antimanifesto olarak karşımızdadır. Picabia sistemin yokluğunda, tüm diyalektiğin, kendince oyunları ve sınırlamalarıyla, kendisi tarafından tecrübe edildiği bir yaşama sanatı ortaya koyuyor. Breton’un dogmatik kesinliğine, kendi özgürlüğünün teyidi olan yola getirilemez bir serbestlikle karşı çıkıyor...”