“KAYBETTIKLERIMIZDE BULDUK BELKI DE ARADIKLARIMIZI. OYSA BIZ KAYBETMEK IÇIN BAŞLAMAMIŞTIK BU HAYAT OYUNUNA. HIÇ SORULMADIĞI GIBI DOĞARKEN YINE HIÇ SORMADILAR ÖLÜRKEN DE.” Zaman cenderesinin içinden parça parça toplayıp hepsini en derinliklerine göndermek için gözyaşlarıyla ıslattı. Çalınan bir hayattı belki geçmişi ama şimdi de yeniden başka bir hayat verilmişti ellerine. Unutup kazdığı karar ile tek tek gömdü yaşanmışlıklarını; akıl toprağının içine kapattı, yeni kararlar eşliğinde örttü bir bir. Son gözyaşı damlası süzüldü göz pınarlarından. Gözkapaklarının titreyen ritmiyle salındı yanaklarından aşağı; tek bir darbe parmak dokunuşu ile sildi sonsuza dek Sandra’nın geçmişle bağını. O artık, Amanda olmaya karar vermişti. Bu belki de birçoklarımızın içindeki gibi her acıda yeni bir kendi olarak çıkacaktı zaman sayfasında. Aynada baktığı yansımasının içinden yeniden, başka bir yeniye canlanacaktı; genç kadının duygu diye adlandırıp kendine maskelediği suretleri olarak. Tek bağını koparmadı. Karl, kendine benziyordu; duygusal ama belli etmeyen, sağlam durmak için acıyı içine gömerek, ayakta kalmak için direnen bir yapısı vardı genç adamın. Gülümsedi belli belirsiz hayalinde, sevdigi çocuğa... “Keşke, çocukluklarımı daha fazla görebilseydim!” dedi. Düşündükçe keşkeler büyüdü zihninde, aktı coşkuyla yüreğinin en kuytularına ve sadece bir nefeslik iç çekişle karışıp gitti sonsuzluğa.