Bir insan kendini bildiği günden kaybettiği güne kadar neler yaşar? Yaşadıklarının ne kadarını, nasıl hatırlar? Bir türlü unutulamayıp zihnin en derin dehlizlerinde biriktirilen hatıralar şu anki yaşantıya nasıl tesir eder? Gerçeklik dediğimiz şeyin sınırı nerede başlar? İnsan ne zaman gerçeklerden kopmaya, kendi gerçeklerini yaratmaya başlar? Yaşamı zorlaştıran şeyler hayattan mı, yoksa insandan mı beslenir? Kahramanımız gözlerini açtığında kendini ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde, hiçbir şey hatırlamıyorken bulur. Geçmişi hatırlamadığından tamamen şimdiki zamana odaklanır ve içinde bulunduğu nahoş durumdan kurtulabilmek için bir an önce her şeyi hatırlamak ister. Yaşadığı sorunu psikiyatri kaynaklı görmediğinden hafıza sorunu yaşayan hastalarda başarılı bir şekilde uygulandığını öğrendiği hipnoz tedavisinin kendisine de uygulanmasını ister. Bu tedavi yöntemini kahramanımız için tehlikeli bulan hastanenin başhekimi, her ne kadar bunu uygulamak istemese de adli bir vakada bilgisine ihtiyaç duyulduğundan gelen baskılara dayanamaz ve kabul etmek zorunda kalır. Gördüğü hipnoz seanslarıyla geçmişini çocukluk yıllarından itibaren parça parça hatırlamaya başlayan kahramanımız, yaşantısının travmalarla dolu olduğunu öğrenmeye, hatırladığı her yeni olayla yeni bir uyum sorunu yaşamaya başlar. Zaman ilerledikçe kahramanımızın hatırlama arzusu yerini içinden çıkılmaz bir gizeme, çok daha çetin bir mücadeleye bırakır.