İÇİMDEKİ FIRTINAM Uyumu korumak ve çatışmadan kaçmak adına her şeyi alttan alan, ne yaparsa yapsın kabul eden konumdaydım. Bir süre sonra kendi kendime dedim ki: “Ben yapıcıyım, iyimserim ama neden hiçbir şey düzelmiyor?” Bedenim ve ruhum bunu hak etmedi, biliyorum. Çok seven benliğim, sevgisinin hiçbir karşılığını alamamış, üzerine bir de ihanette uğramıştı. Bunu kabullenmek, sindirmek, kelimelere dökmek kadar kolay değildi. “Ah, keşke!” dediğim o kadar anım oldu ki… Şimdi hangisine üzülsem, hangi birine “Aman boş ver.” desem, bilmiyorum. HAR Sorgulamanın, affetmenin, kabul etmenin insanı yaralayan yanına dokunuyor önce Har. Sonra tüm bu çabanın insan ömründe başka kapılar açtığını ve bu sayede insanın kendini bulduğunu söylerken geçmişin ve bugünün öz eleştirisini yaparak herkese çağrıda bulunuyor. Sabrı ve gayreti öğütlüyor Har öğreneceklerimiz daha bitmedi derken… “En başına dönüyor insan. İlk sevdiği ana, ilk kırıldığı kişiye, biri için akıttığı ilk gözyaşına... Sonra çaresiz geri dönüyor hiç bitmeyen ama su gibi akıp giden zamana. Berraklığını kaybetmiş suda kendime bakar oldum. Sahi suyu kim kirletti? Anılarım mı akıp döküldü gözyaşlarımla? Yoksa gökyüzü mü karanlık? Anılarım mı akıp döküldü gözyaşlarımla? Yoksa gökyüzü mü karanlık? Neden önümü göremiyorum? Ben...”