“Bu fantastik değil, yalnızca romanesk bir öykü. İnanılmaz oluşu göz önüne alındığında, bu hikâyenin ger çek olmadığı sonucuna mı varılmalı? Açıkçası bu bir hata olurdu. Her şeyin mümkün olabileceği bir zaman dayız – neredeyse her şeyin çoktan mümkün olduğunu bile söylemeye hakkımız var. Öykümüzde bugün gerçek bir nokta yokmuş gibi görünse de, geleceğin ödülü olan bilimsel kaynaklar sayesinde öykümüz yarın gerçek olarak algılanabilir ve böylece kimse bu öyküyü bir efsane gibi düşünmez.” Transilvanya’daki Werst Köyü’nde, terk edilmiş bir şatoda endişe verici olaylar yaşandığına dair söylentiler dolaş maktadır. Kont Franz de Telek opera sanatçısı nişanlısı La Stilla’nın ölümünü unutabilmek için yolculuk etmektedir. Kont, Werst’e gelir. Şato’nun, La Stilla ölürken kendisini lanetleyen Rodolphe de Gortz’a ait olduğunu öğrenir. Telek uzun uğraşlar sonunda bu korkunç şatonun esrarını keşfeder. Ancak bu keşfin bedeli ağır olacaktır. Jules Verne’in tekinsiz bir diyara yaklaştığı Karpatlar Şatosu, aynı zamanda gotik edebiyatın gizemini bilimselleştirme deneyi. Balkanlar’ın efsanelerle bezeli tarihinden süzülme bir perili şato serüveni.