Dünya’nın potansiyel en zengin insanlarıydı onlar… Ta ki Batılılar bunu öğrenene dek. Batı dünyası onların yer altı kaynaklarını sömürmekle yetinmemişti. Özyurtlarından, ailelerinden koparılan siyahiler çoktan bir köle olarak damgalanmış, gemilerle önceleri Avrupa’ya, keşiften sonra ise Amerika’ya satılıyorlardı. Transatlantik Köle Ticareti, Afrikalı masum siyahilerin en büyük korkusu haline gelmişti. Hayalleri, umutları ve hatta inançları bir köle gemisinde birbirine sıkıca bağlı zincirlere vurulmuştu. Yaklaşık 350 yıl boyunca Afrikalılar köleleştirilerek ‘mecburi hizmet’ adı altında yeni dünyada satıldılar. Aradan geçen onca sene hiçbir acıyı hafifletmedi. Kölelik, esir oldukları topraklarda sağ duyulu insanların yüzyıllar süren mücadelesi sonunda resmi olarak bitse de, ırkçılık girdabına yakalanmış insanların beyninden hiç çıkmadı. Türlü zorbalıklar, aşağı görülen siyahilerin yakasını bırakmadı hiçbir zaman… Onların ten rengi mücadelesi devam ettiği sürece, insanlık eksik kalan parçasını bulamayacaktı kainatın son gününe kadar. Belki biraz feryat, belki de sessiz bir çığlıktı onlarınki. Görünen ise yüzyıllar boyunca sisli bir hava, uluyan kurtlar ve bir bilinmezin ortasına düşüverme hissi sarıyordu tüm bedenlerini. Sadece özgürlüğe adanmış boyunlarına, ırkçılık denilen hastalığa yakalanmış beyazlarca nasıl geçirilecekti boyunduruk? Belki de gözlerini açıp sağa, sola dikkatlice, birlik içinde yek vücut ile bakma zamanı gelmiştir Afrika halkı için… Kara Kıta uyanıyordur kim bilir? Kendilerine doğru menzil alan zehirli oklar, uyuyan bir devi ayağa kaldırmanın arifesinde, sessizce kınından çıkmış hançerler ile amansız bir mücadeleye giriştiler… Yazar Cihan Ormancı, destansı bir final ile Afrika’nın uyanışını alternatif bir gelecekte okurlarına sunarken; perişan haldeki siyahilerin bastırılmış duygularının açığa çıkışını, ruhsal ve bedensel özgürlüklerine kavuşmalarını çarpıcı bir dille adeta efsaneleştiriyor.