Zaman biten bir şey değildir…Asena nihayet bilincine vardığında gördüğünde, artık ona anlatmaya ve vaaz vermeye hazırdı. Bilge bir vaizgibi ellerini kullanarak konuşmaya başladı.‘‘İçindeki göğe yıldızları, ayı ve güneşi resmetmezsen bomboş bir semada kaybolursun Yula. Hepimizkayboluruz. Etrafa baktığında gördüğün sonsuz resim… Sence ressamın imzası olmadan bir anlam ifade edermi? Yorumlayamadığın sanat eseri sana yarar getirmez. Aksine aklını kaosa sürükler, içini karartır, ruhunuhapseder. Sanat, sanat olduğu için sevilmez. Tıpkı insanın insan olduğu için sevilemeyeceği gibi… Öğretileninaksine insana da sanata da saygı duymak da zorunlu değildir. Çok ince bir çizgi, dikkat et! İnsanın ruhuna vesanatın sahibine (sanatçıya) saygı duyulur. Ruha ve sanatçıya duyulan saygı da beraberinde sevgiyi getirir, buşaşmaz. Şimdi eğer sen, ruhunu beslemez iradeni saygıyla güçlendirmezsen sanatçıyı da sevemezsin,evrendeki ruhları da… İşte bu erdemdir Yula. Erdem ise hakikate duyulan saygının getirdiği bir yetidir. Sendebu yeti olduğu, ruhun henüz tam anlamıyla kararmadığı için bu sancıyı çekiyorsun. Çok şükür, böylesine acıçekmene sevindim! Şimdi izin ver sanatçı sana şifa versin. İzin ver, hak olan rabbin sana imzasını göstersin…Ay doluna ulaşıp, sarp, dikenli ve yüksek bir kayanın üzerinde aşağıyı gözlerken görüşmek üzere. Uğurlarolsun…’’Hakikat, inkâr, dua, inat, liyakat, ezber, tutku, korku, merak, açlık ve yeti…Senin kavgan ne?