Kafkas Esiri, 1850’lerde orduda görevli bir subay olarak görev alan Tolstoy’un kısmen kendi deneyimlerine dayanan romanlarından. Rus ordusunda subay olan Ivan Jilin, annesinin gönderdiği mektuptaki eve dön çağrısına kulak verip yola düşer. Ancak Kafkaslarda savaş sürmektedir ve Jilin ile arkadaşı esir alınırlar. Jilin, annesinin isteğini gerçekleştirmek için kaçmak zorundadır… Tüm zamanların en iyi romanlarından Savaş ve Barış ile Anna Karennina’nın yazarı Tolstoy, yüzlerce sayfada sergilediği ustalığını bu küçük eserinde de eksiksiz sergiliyor. Jilin’in kaçma teşebbüslerindeki psikolojik gerilimi ve Kafkas dağlarında esir tutulduğu Tatar köyünü olağanüstü bir gerçeklikle aktarırken, onu büyük usta yapan tüm marifetlerini ortaya koyuyor.“Böylece iki ay daha geçti. Jilin gündüzleri ya köye iniyor ya da herhangi bir işle uğraşıyordu. Gece olunca da kaldığı samanlıkta, kaçışını hazırlayacak gizli bir işe başlıyordu. Samanlık duvarının altından toprağı kazarak bir geçit yapacaktı. Bu zor bir işti, çünkü samanlığın temeli taşlıydı.Sonunda yeterince büyük bir geçit hazırladı. Artık uygun bir zaman beklemekten başka işi kalmamıştı. Ancak canını sıkan bir şey vardı: Kaçabilirse nereye gideceğini bilmiyordu.”