Yaşamayan bilmez. Bütün hayatınız bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçer. O an ağzınızdan sadece "Allah'ım yardım et!" sözleri dökülür. Gün aydınlanmaktaydı. Şehrin korkutucu yüzü daha belirgin olarak gözükmeye başlamıştı. Deprem, yaşlı, genç, çoluk çocuk dinlememişti. Cesetlere bakamıyordum. Yıkıntılar arasında, kollar, bacaklar göze çarpıyordu. Sanki yerin altından bir canavar çıkıyormuş gibi önce ağır bir uğultu sonra çalkantı başladı. Karanlıkta tavana baktım, avize sallanıyor. Yatağım beşik gibi önce yerinde sallandı sonra karşı duvara doğru sanki altında raylı teker varmış gibi sağa sola gitmeye başladı. Artık toparlanıp eski haline getirilemeyecek taneleri dağılmış bir tespih gibiydik. Bizi birbirimize bağlayan adına yaşam denen o ip, üstümüzden çekmişti ellerini. Herkes ve her şey yalnızca kendi kaderinin kabuğuna çekilmiş, aynı evin, aynı binanın, aynı şehrin bambaşka köşelerinde bir bilinmezliği yaşamaktaydı.