Dublin, 1841. Aralık ayında soğuk bir sabah. Küçük bir oğlan çocuğu tatlı sözlerle kandırılıp annesinin yanından alınıyor ve vahşice katledilmiş olarak bulunuyor. Yoksulluk, eşitsizlik ve siyasal istikrarsızlığın egemen olduğu kentte işlenen onlarca elim cinayetten biri, ama diğerlerinden farklı olarak halkı galeyana sürüklüyor. Çünkü John Delahunt adında sorumsuz bir öğrenci olan katil, aynı zamanda Dublin Kalesi’ndeki istihbaratçıların ücretli muhbiri. İşin tuhafı, katil ne işlediği cinayetten pişmanlık duyuyor ne de alacağı cezadan korkuyor. Hücresinde idam gününü beklerken serinkanlılıkla hikayesini kaleme almayı seçiyor.Tarihî bir araştırma yaparken tesadüfen bu olayın belgelerini bulan Andrew Hughes, 1841’de geçen hikâyeyi Dickens’vari bir atmosferde ve gotik edebiyata yaraşır bir dilde aktarmayı ustalıkla başarmış.