Roman, tiyatro eseri, şiir vs. gibi çeşitli alanlarda yazmış olsa da Jack London’un en başarılı olduğu alan kuşkusuz yaklaşık 5000-7000 kelimeye sığdırdığı küçük hikâye formudur. Anlatım gücü bu formda zirveye ulaşır.Vahşetin Çağrısı ve Beyaz Diş romanları edebî yönden en dikkat çeken eserleridir. İnsanın tabiat karşısındaki güçsüzlüğünü ve çaresizliğini konu edinen birçok hikâyesi gibi iki kez kaleme aldığı “Ateş Yakmak” adlı en ünlü hikâyesi de kısa hikâyeleri arasında böyledir.Sunduğumuz seçmelerdeki ilk dört hikâye, kuzeyin yerleşik eski kültürü ile oraya sonradan gelen Batılıların kültürü arasındaki çatışmayı gözler önüne sermektedir. Yazar bütün Batıcılığına rağmen, yerel kültürü ve bu kültürün insanlarını küçümsememekte, hatta bir yerde hakkında ölüm cezası istenen hikâyenin yerli kahramanı için “Böylece bronz heykeli dikilecek bir yurtseverin, gelecek nesiller için bronza kazınacak destansı hikâyesini anlatmaya başladı,” diyerek ona saygı duyduğunu göstermektedir.Sonraki iki hikâye London’un şöhret olmasında büyük yeri olan, dillerden düşmeyen, insanın büyük zorluklar karşısındaki ümitsiz mücadelesini konu alan iyi işlenmiş hikâye örnekleridir.Son iki hikâye ise Batı kültürüne mensup insanları ele almakla birlikte kuzeyin soğuk havasını taşıyan, “Altına Hücum” dönemini çağrıştıran maceraları konu edinmektedir.Artık pek okunmayan politik eserleri bir yana bırakılırsa, onlarca kısa hikâyesi arasından yaptığımız bu seçimin Jack London’un günümüzde bile okunmasına vesile olan özelliklerine bir nebze olsun temas ettiğine inanıyoruz.