Çimen Günay Erkol’un önsözü, Serdar Soydan’ın titizlikle hazırladığı kronolojik biyografisiyle ;Suat Derviş, her bir karakterin trajediye dönmüş hayatını çarpıcı ve apaçık bir dille anlatıyor. İstanbul’un Bir Gecesi sıradan bir gecenin farklı sınıftan insanlarca nasıl yaşandığını, bir yanda tek sefer giyeceği bir elbiseye servet ödeyen kaymak tabakadan bir kadınla, diğer yanda oğluna kan parası bulmak için bedenini satan veremli bir anneyi anlatıyor. Sadelikten ve akıcılıktan vazgeçmeyen Derviş “edebiyat yapmadan” edebiyat yapıyor. 1939 yılında Haber gazetesinde tefrika edildiğinde ses getiren metin bugünkü sosyal ve ekonomik uçurumların da çok uzağına düşmüyor. Suat Derviş’in ‘30’lardan itibaren ürettiği toplumcu gerçekçi metinler eleştirmenler tarafından yıllar içinde görmezden gelinmiş olsa da bütün canlılığı ve gerçekçiliğiyle seneler sonra bile anlamını ve önemini koruyor. Henüz sınıflar arasındaki makasın son derecelerine kadar açılmadığı 1930’larda Suat Derviş, İstanbul’un Bir Gecesi ile, Adalet Ağaoğlu’nun Bir Düğün Gecesi romanıyla 1970’lerde yaptığının bir benzerini yapar. Yazar, bir düğün etrafında Türkiye’nin çarpık kapitalistleşmesinin gündelik tarihini sunar.”