Yaşayan diller içerisinde dünyanın en eski yazı dillerinden Türkçenin yeşerdiği ve yüzyıllarca yaşadığı coğrafyalardan biri de Türkmeneli’dir. Türklerin Anadolu’ya geldikleri 11. yüzyıldan itibaren yurt tuttukları Türkmeneli coğrafyası 1000 yıllık kadim Türkmen toprağıdır. Özellikle Osmanlı döneminden itibaren başta Kerkük olmak üzere, en güneyden kuzeye doğru, Berde, Mendeli, Hanekin, Kifri, Tuzhurmatu, Altun Köprü, Erbil, Musul, Telafer gibi şehirlerde yaşayan Türkmenlerin konuştuğu ve yazdığı dilleri olan Türkmence bu coğrafyanın âdeta hücrelerine kadar işlemiştir. Gerek konuşma dili olarak gerekse yazı dili özelliğiyle Irak’ta Türkmen kimliğinin varlığının tescili durumundaki Türkmence, son yüzyılda pek çok problemle karşı karşıya kalmıştır. Özellikle I. Dünya Savaşından sonra Türkmeneli bölgesinin Lozan Barış Anlaşmasıyla Misak-ı Millî sınırlarının dışında kalmasıyla âdeta öz yurdunda pek çok yasakla karşılaşmıştır. Ancak, başta horyatlarıyla/hoyratlarıyla, türküleriyle ve yetiştirmiş olduğu şairleri-yazarlarıyla sözlü kültür mirasının çok önemli değerlerini bünyesinde taşıyan zengin Türkmen edebiyatını yok saymak mümkün değildir.