Ben Dafne. Ömrümüz boyunca tek bir şey düşünürüz: “Biz kimiz?” Ben Rum asıllı, Bozcaadalı Türk bir ailenin tek kızıyım. 24 yılım üzüm bağlarının arasında ve kekik dolu tepelerde koşturarak geçti. Ada hayatından kaynaklı, halen cep telefonu kullanmıyorum. Her yaşadığım keyifli anın “selfie”sini yapıp sosyal medyaya yüklemek yerine, sadece o anı yaşıyorum; nasıl mutlu olacaksam öyle yaşıyorum işte. Zaman sıkıntısı yaşamadığımdan saat kullanma gereği dahi duymuyorum. Benim hayatım bir ada kadar büyük. Kimine göre çok sıkıcı, kimine göre dudak ısırtıcı! Ona rastlayana kadar aslında kim olduğumu keşfedemediğimi anlamam sadece iki mevsim sürdü… Ben Nefes. Ömrümüz boyunca tek şey düşünürüz: “Biz nereye aitiz?” Dünyada eşi benzeri olmayan, iki kıta üzerinde toprağı bulunan tek şehir olan İstanbul’da köklü bir ailenin küçük oğluyum. 28 yıllık hayatım hem eğitimim hem aile şirketimiz adına İstanbul ve yurtdışı arasında mekik dokuyarak geçti; oysaki ben nerede bulunursam bulunayım, kendimi oraya ait hissedemedim. Çoğu insan, gazetelerin magazin sayfalarından okudukları hayatıma sahip olmak için çıldırıyorken, ben bir günü 24 saatten fazla yaşayıp, hem yoğun iş temposu hem şehir hayatının verdiği sıkıntılarla mücadele verirken, bir anda her şeyi geride bırakıp nereye ait olduğumun peşine düştüm! Onunla yollarımız tekrar kesişince, bu zamana dek aradığım sorunun cevabını öğrenmem yalnızca iki mevsim sürdü…