Sabahattin Ali, bu romanında; hem bir aşk hem de insanın bir şeytana dönüşme sürecini anlatırken, bütün gerçekliği ile o dönemin entelektüel kişilerini (ya da entelektüel görünme meraklısı insanlarını), bunların sahte hayatlarını, bir siyasi düşünceye bağlı kişilerin asıl amaçlarını ne olduğunu, ne olabileceğini, dönemin yozlaşmış insan ilişkilerini, bozulmuş müzik anlayışlarını, edebiyatını, edebiyatçılarını ve sahte sosyete hayatını en keskin biçimde değerlendiriyor ve eleştiriyor. Romanın çok büyük bir bölünde dönemin dünyasına keskin eleştiriler bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında eser, salt bir aşk romanından ziyade, 1940’lı yılların yozlaşmış yaşamını bütün çıplaklığı ile gözler önüne seren bir eleştiri romanıdır. Eserde kahramanlar, karşılaştıkları ve yaşadıkları olaylar karşısında sıklıkla iç sesleriyle bu olayları değerlendirmekte, kendi haklı ve haksız yönlerini büyük bir açıklıkla irdelemekte, bunun psikolojik nedenlerini de düşünmektedirler. Bu bakımdan İçimizdeki Şeytan, aynı zamanda derin bir psikoloji romanıdır da…