Hiç aşktan özge şey revâ mı Sarf etmeye inci gibi kelâmı Hem ne varsa âlemde hepsi aşktan ibaret Geri kalan ne varsa; keder, elem, şomluk, dert 18. yüzyıl şairlerinden Şeyh Galib’in yirmi altı yaşındayken kaleme aldığı Hüsn ü Aşk, 600 yıllık Divan Edebiyatı’nın son mesnevisi olarak kabul ediliyor. Allegorik bir anlatıma sahip olan mesnevide Muhabettoğulları kabilesinin aynı gün doğan iki evladı Hüsn ve Aşk, Mekteb-i Edeb’de tanışır. Tanrısal güzelliğin yani Hüsn’ün uğruna türlü türlü merhaleleri aşmak için yola koyulan Aşk, Kalp Ülkesi’ne, Gam Harabeleri’ne gider. Ateş Denizi’nden geçer; cadılar, gulyabanilerle boğuşur. Cavit Marancı’nın büyük bir titizlikle hazırladığı bu çalışma, Divan edebiyatına “kapalı dili” yüzünden sırtını dönen okuyucuların da ihmal etmemesi gereken bir eser.