“Dönem tanıkları genç Hitler’e dair son derece zıt iki imge ortaya koyuyor: Bir yanda öğretmenlerine ölesiye meydan okuyan, gençlik çetelerinde liderlik rolünü üstlenen ve her türlü haylazlığı göze alan baskın, otoriter bir genç adam; diğer yanda büyük sanatçı ve sahne tasarımcısı Alfred Roller’in yanına gitmeye dahi cesaret edemeyen, hayran olduğu genç kıza yaklaşmaya çekinen ve aslında Kubizek dışında hiç arkadaşı olmayan, son derece utangaç bir delikanlı.”Peki ya tarihin en karanlık dönemine damgasını vurmuş bu adam aslında kimdi? Nasıl bir ailesi vardı? Nerede doğmuştu? Kimlerle dostluk kurmuştu? Hangi akımların etkisinde kalmış, kafasındaki bu diktatörlük imajı ne vakit hakikate dönüşmüştü?Yıllardır tozlu bir tavan arasında saklanan 31 mektup, tarihçi Roman Sandgruber tarafından gün yüzüne çıkarıldığında Hitler’in üzerindeki etkisi yadsınamaz olan baba Alois Hitler’in kişiliğinin yeni ve müphem bir yanını da gözler önüne sermiş oldu. Titiz bir çalışmanın ürünü olan bu kitabın amacıysa bir zamanlar sadece efsaneler, uydurma hikâyeler ve varsayımlarla çevrili Hitler ailesinin günlük yaşamına ışık tutarak belki de tarihin cevaplanması en zor sorulardan birine yanıt bulmak. Zira onlarca yıldır dile getirilen ve koskoca bir tarihi etkisi altına alan bu sorunun cevabı hâlâ meçhul: Yukarı Avusturya’nın taşrasından gelen ve nispeten başarısız, yalnız bir çocuk nasıl oldu da böylesine zalim bir diktatöre dönüştü?