“Geçtiğimiz yüzyılın kurucu fikirlerinin canlı ve ilgi çekici bir özeti olan Hiçlik Çağı, Nietzsche'nin teşhisinin, politik yelpazenin bazı şaşırtıcı noktaları da dahil olmak üzere kültürel yaşamın her alanında nasıl tepkiler uyandırdığını gösteriyor.” – John Gray “İngiltere'nin en seçkin düşünce tarihçilerinden birinden heyecan verici bir yolculuk...” – The Boston Globe Friedrich Nietzsche 1882’de “Tanrı öldü” dedi. O zamandan bu yana on binlerce sanatçı, bilim adamı, siyasetçi, düşünür ve lider Tanrı olmadan bir hayat kurma, yeni bir yaşam biçimi tesis etmeye çabaladı. Tarihin şafağından bu yana insan ilk defa dinî bir düşünce olmaksızın yeryüzünde kendisine bir yol belirlemeye çalıştı. Bu uğraşının hikâyesi ilk kez şimdi gün yüzüne çıkıyor. Peter Watson modern dönemin sanatsal, bilimsel ve kültürel gelişmelerinin yeni bir tarihini yazdığı Hiçlik Çağı’nda William James ve pragmatistleri; Sigmund Freud ve psikanalizi; Pablo Picasso, James Joyce ve Albert Camus gibi sanatçıları; Birinci Dünya Savaşı şairlerini ve İkinci Dünya Savaşı romancılarını; Albert Einstein'dan Stephen Hawking'e bilim insanlarını ve Dawkins, Harris ve Hitchens gibi yeni ateistlerin yükselişini ele alıyor. Watson, ateizmin nasıl geliştiğini gösterirken, geçen yüzyılın en büyük sanat ve edebiyat, bilim ve felsefe eserlerinin izlerinin sekülerizmin yükselişinde bulunabileceğini ortaya koyuyor. Dinî inanç kaybının Batı uygarlığının yüksek kültürü için ne anlama geldiği, beraberinde neler getirdiği Hiçlik Çağı’nın sayfaları arasında titizlikle inceleniyor. Nietzsche’den Daniel Dennett’e, Watson’ın bu ustalıklı düşünce tarihi, ateizmin barındırdığı büyük sorunları ve devrimci fikirleri alıp açıklamayı, bağlantıları ve kavramları basitleştirmeden yalın bir şekilde sunmayı başarıyor. Hiçlik Çağı: Tanrı’nın Ölümünden Sonra Dünya ateizm ve etrafındaki fikirler cümbüşünü büyük bir ustalıkla düzene koyup yalın bir şekilde sunuyor.