Hayallerim ve BenDeniz hayal kurmayı çok seven bir çocuktu. Ama bunun için işitmediği azar kalmıyordu! Çevresindeki büyükler, Deniz’in kurduğu hayallerin bir gün ne işlere yarayacağını bilseler, ona hiç kötü davranırlar mıydı? Hayal kurmaktan vazgeçmeyen bütün çocuklara, Görkem Kantar Arsoy yazdı, Mert Tugen resimledi.TadımlıkDeniz süzülen kuş tüyünü dikkatle izlerken onu yakaladığını, kafasına taktığını, Kızılderili olduğunu düşledi... Kabile üyeleriyle ateşin etrafında dönerek dans ediyor, şarkılar söylüyor, davul çalıyordu... İçinde tarif edilmez bir coşku vardı. O sırada kuş tüyü süzüldü, süzüldü, süzüldü ve asfalta yumuşak bir iniş yaptı. Yerdeyken rengi daha da koyulaşmıştı. Belki bir kargaya, belki de bir güvercine aitti. Deniz yaklaşan araba sesini duydu. Tüy yine havalanacak mı diye merak etti. Araba geldi geçti. Deniz kuş tüyüne bakındı. Yerinde değildi. Ortadan kaybolmuştu. Hayretler içinde kaldı. “Belki de sahibini bulmuştur!” diye geçirdi içinden. İşte, buna sevindi. Deniz sık sık renkli hayallere, oyunlara dalıp giderdi. O, halinden memnundu, ama annesi, babası ve öğretmeni, Deniz’in aklı beş karış havada, yavaş ve dikkatinin dağınık olduğunu düşünürlerdi. Aslında, bunu pek belli etmemeye çalışsalar da Deniz öyle düşündüklerini içten içe hissederdi. Üstelik, buna çok üzülürdü.