Yalnızca Shakespeare’in oyunları arasında değil, belki de bütün bir Batı kanonu içinde, doğrudan ya da dolaylı olarak hakkında en çok yorum yapılmış, bilimsel çalışmalara konu edilmiş, felsefe ve sanatın en bereketli düşünce uğraklarından biri olmuş, olmaya da devam eden bir klasik. Shakespeare’in en uzun oyunu. Üstelik üç ayrı çeşitlemesi, onların da farklı baskıları var. Oyunun kendi belirsizlikleri, çelişkileri ve gedikleriyle celp ettiği sonu gelmez yorumlama çabası da buna eklenince ortaya gerek metin gerek çeviri gerekse sahneleme açısından muazzam bir külliyat, repertuar, arşiv, enikonu işleyen, gelişen bir mekanizma çıkıyor. “Kim sineye çeker kırbacını zamanın? Kim katlanır zorbanın zulmüne, kibirlinin Küstahlığına, aşkın hor görülmesine, yargıdaki acze, Yetkinin kötüye kullanılmasına, Vefanın satılık olmasına? Kim direnir Basit bir hançerle huzura kavuşmak varken? Kim katlanır bunca yüke –ölüm sonrası ürkütmese? Gidenin dönemediği meçhul ülke... Bilinç işte böyle korkak eder bizi; Bilinen illeti yeğleriz meçhule.”