Doğuma ve ölüme imkân tanıyan, özü aşk ve öfkeyle karılmış bir renk kırmızı. İçimizde akanın, toprağımızın, tarihimizin rengi. Günlerden Kırmızı’da cisimleşmiş acılardan, bükülmüş gökyüzünden akan kızıl yaşlara batırıyor kalemini Polat Özlüoğlu. Türkiye’nin yakın tarihine en çocuk gözlerden, en özlemli annelerden, en inatçı isyanlardan, en hayat dolu ölümlerden bakıyor. Hem şahsi hem de kuşakları birleştiren bir belge sunuyor okura; unutmanın, tarihe karışmanın yaralara merhem olamayacağını ispatlayan bir belge. “O gece dal gibi anamın yüreği ağzından, dili dudağından, canı içinden çıkmış. Ondanmış böyle gezmesi odalardan odalara kendini bilmeden, ondanmış böyle suskun tetikte ceylan gibi beklemesi pencerenin önünde, ondanmış böyle iğne ipliğe dönmesi, delik deşik giyinmesi, ondanmış böyle aklı uçmuş, yüreği dut gibi kurumuş gölgelere karışması, ondanmış böyle gözlerinin susuz kuyular gibi kararıp iki çukur olması. Her şey ondanmış yani. Abimin varla yokluğuymuş bütün bunlara sebep.”