Sözün ve rengin, kalemin ve fırçanın; incelikle örülmüş bileşimidir bu öyküler. Ülkü Yalım Günay'ın resimlerindeki soyut dokunuşları; "Gümüşle Yıkanmış" öykülerinde somut anlamlar içererek açılır.Yanlışa karşı çıkabilen ve gücünü sadece kendinden alan kadını ve erkeği anlatır Ülkü Yalım Günay. Gözle görünecek kadar canlı insanlar kentin içinde dolaşır, düşünür, karar verir, sessiz ama özgür davranabilirler. Ara renkleri incelikle seçen fırçası; kalemine eşlik eder, görünmeyeni de ustalıkla sunar. Fırçasının ve kaleminin gösterdiği yere bakarız. Kent ve insan ordadır. Bütün renkleri, acısı ve sevinciyle.Çiğdem ÜlkerSanat aşkı, koşulların insana sanatla uğraşma imkânı tanımadığı hallerde bile hayatın iç dinamiklerini, ayrıntılarda gizli bilmecelerini çözmekte yol göstericidir. Ülkü Yalım Günay, eş ve anne olarak üç evlat yetiştirdiği yıllarda da sanatla iç içeydi. Renkle, desenle, dille, Türkçemizle iç içeydi. İçsel birikiminde önce, 80’lerde resim patladı. 90’ların başında şiir. Tadına doyulmaz gerçek şiirlerdi bunlar. Ve sonra öyküler geldi. Kadınlığın kapalı dünyasından, kadın erkek ilişkilerinin örtük- açık inciticiliğinden geniş dünyaya açılan duyarlı bir sezgi, dikkatli bir gözlem; yaşanmışlıktan süzülen bir deneyim, geniş bir edebiyat kültürü, kolay rastlanmayan bir dil bilinci ve dil güzelduyumuyla kaleme alınmış içe işleyen, yoğun öyküler yazdı ve yazmaya devam ediyor.Erendiz Atasü