“Gulyabani bugünkü korku romancılığı ile kıyaslandığında basit bir öyküye ve kolay bir yapıya sahip olmasına rağmen korku edebiyatımızın adından bahsedilmeden geçilemeyecek bir eseridir.” Veli Uğur Kimsesiz ve parasız kalan Muhsine Hanım, bir konağa hizmetçi olarak girer. Ancak konakta garip ve esrarlı bir hava vardır. Çeşmifelek Kalfa ile Ruşen Kadın konakta cinler, periler olduğunu iddia edince Muhsine Hanım oradan ayrılmak ister. Fakat bu imkânsızdır çünkü Ruşen Kadın, Muhsine’nin artık onlara karıştığını, ne yaparsa yapsın kurtulamayacağını söyler. Bu işin peşini bırakmayan Muhsine Hanım, Gulyabani efsanesinde hiç ummadığı bir gerçekle karşılaşır. Hüseyin Rahmi Gürpınar, Gulyabani’de çok iyi bildiği eski anlayış tarzını, doğaüstü inanışlar üzerinden verip olayların ne kadar akıldan yoksun ve batıl inançlarla yorumlandığını göstererek onlarla alay etmekte ve onları değersizleştirmektedir. Eskinin batıl inançlarının karşısına, modernist değerleri koymaktadır. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bu romanı, Boğaziçi Üniversitesi’nde doktorasına devam eden Sevgin Özer tarafından yayına hazırlanmıştır. Editörlüğünü ise yine aynı üniversiteden öğretim üyesi Tülay Gençtürk Demircioğlu yapmıştır. Eserin bu baskısı, dönemin diline ve ruhuna olabildiğince uygun fakat günümüz okuru için de anlaşılabilir olması amaçlanarak hazırlanmıştır.