doğrudur ne rakı sarhoş eder şişesini ne de ocağını yakar ateş ama yakındır, göstereceğiz ateşi de yakar ateş Halis Yıldırım *** Bir hukukçunun, yaşam savunucusu birinin yaralarından ne şiirler akmış meğer. Aşk olsun sana Halis Yıldırım! Aşk olsun! Bir kıyıdan bütün denizlere, bir tepeden bütün insanlara kardeş yüreğini gördüm şiirlerini okuyunca. Yaşamını şiire, şiirine yaşamını tanık göstermişsin. Gülükan ne güzel bir kitap adı öyle. Bir ömrü sırtlanmış şiirlerden oluşturmuşsun Gülükan’ı. Şiirler yaşamdan, yaşamın tüm hallerinden sağılmış sevinç şarkıları. Ayazlara tutmuşsun şiirlerine aldığın sözcükleri… Dağ esintilerine, uzayıp giden yolların özlemine, ırmakların hızına, dalgalarına denizlerin… Bu yüzden derelerin kardeşliği kokuyor şiirlerin. Ve de ağaçların, kurdun kuşun, börtü böceğin ve sincapların diliyle söyleşmişsin bir güzel. Kimi yerde çocukluğuna yaklaşmış, şehirle şiir arasına aşklar serpiştirmişsin. Mümkün hayatlara, mümkün insan ilişkilerine sürtünmüşsün sözcüklerin içinden geçerken. Duyarlıklar kazmışsın; insanlık, insanlıktan düşmesin diye… Yaşanmamış aşklara, kurulmamış dünyalara ilişmiş gözün. Aklın bilinenlerin, görülenlerin ötelerine sarkmış. Bir yolcusun belli ki… Arka çıkılmamış düşüncelere arka çıkmak için bir yolculuk başlatmışsın kendinde bu yüzden. Ta kalbinden beri… Zaten insanın en uzun yolculuğu kendine değil mi? Hiç bitmeyen… İddia ediyorum ki çölü yeşertecek kuyunun yerini de biliyorsun sen! Şiirlerine ilişkin bir şey daha: Özgürlüğün, kaynağını başkalarının yaşam hakkını ve doğayı savunmaktan alıyor. Yaşamınla ve şiirlerinle kanıtın odur ki insan olmak doğuştan kazanılan bir edim değil. Gülükan’ı şiirseverler de çok beğenecek. Hatta hiç şiir karalamamış olanlar bile bir şeyler yazmayı geçirecek içinden. Sözcüklere sığınmaya kalkacak belki de. Şiirde, yaşamda, aşkta ve kavgada ustalaşmış olanlar da çok şey bulacak Gülükan’ın labirentlerinde gezinirken. Dedim ya! Aşk olsun sana Halis Yıldırım! Aşk olsun! Hayrettin Geçkin