Dans eğitmeni olan Hettie, babasının ölümüyle kendisini evin geçimini sağlarken bulmuştu. Fazlasıyla katı annesi ve savaştan eski hâlinin bir gölgesi olarak dönen abisi de ona hiç yardımcı olmuyordu. Hettie uzun süredir hayata, savaşa, ailesine ve belki de en çok kendisine öfke duyuyordu. Evelyn, sevdiği her şeyi kaybettikten sonra Emeklilik Bürosu’nda çalışmaya başlamıştı. Her gün yüzlerce yaralı askere ve onların karşılık bulmayan hizmetlerine tanık olmak, inançlarını derinden sarsıyordu. Umut edebilmek bile onun için imkânsızdı artık. Ada ise her sokakta, savaşta kaybettiği oğlunu görüyordu. Zaman sanki donmuştu ve ona nasıl davranacağını bilemeyen yirmi beş yıllık kocası ondan gitgide uzaklaşıyordu. Bir gün evine gelen genç bir adam belki de ona yıllardır tutunduğu acıdan kurtulmak için bir şans verecekti. Meçhul Asker’in naaşı, savaşta ölen tüm askerleri onurlandırmak adına yapılan anıtmezara doğru ilerlerken bu üç kadının hayatları da hızla birbirine yaklaşıyordu.