1950’li yılların başında, daha sonra en şöhretli serileri Vakıf ve Robot’a öncülük edecek Gelecek Tarihi öykülerini yazdıktan hemen sonra Isaac Asimov ilk romanlarını kaleme aldı. Artık hem okurlara hem de yayıncılık dünyasına kendini kabul ettirmiş büyük ustanın neredeyse tüm külliyatına egemen olan Galaktik İmparatorluk evreninin ilk uzun kurguları da böylece ortaya çıktı. Nükleer felaketin Dünya’yı yerle bir etmesinden binlerce yıl sonrasını anlatan Galaktik İmparatorluk Serisi insanlığın, galaktik medeniyet ve ilk Galaktik İmparatorluk’un doğuşuna uzanan yolculuğunun başlangıcı. 1949 yılında Joseph Schwartz, emekli, mutlu bir terziydi. Sonra bir anda kendini bambaşka bir zamanda buldu. Artık ilk Galaktik İmpartorluk’un en şaşaalı döneminde, Dünya’da çaresiz bir yabancıydı. Üstelik Dünya, galaksinin varoşu olarak görülüyordu, gökyüzünde bir çakıl taşıydı ve İmparatorluk’un 200 milyon gezegeni tarafından nefret edilen bir yerdi. Çünkü hiç kimse Dünya’nın, insanlığın doğduğu yer olduğuna inanmak istemiyordu. Joseph Schwartz, topraklarının çoğunun radyoaktiviteyle mahvolduğu, altmış yaşını aşan herkesin ötanazi yapmaya zorlandığı bu yoksul Dünya’da fena bir maceraya atılacaktı. Bir de şu sorun vardı tabii: Joseph Schwartz altmış iki yaşındaydı.