GECEDEN KALAN HİKÂYE Durgun bir nehirde Yol alıyordum denize, Gözlerim kilitleninceye dek gözlerine. Kocaman bir çift siyah göz; Ruhumu çekti bedenimden kendisine. İnip kalkan göğsümün ardından, Hücum etti kılcallarıma kan; kabardı başım göğe doğru. Canım yanıyordu; Uzun tırnakları kendinden geçip sırtımı kanatınca, Can çekişir gibi inlerken. Tutkunun ve şehvetin avucundaydık, Savruluyorduk fırtınanın içinde bir yaprak gibi. Sözcüklerin hiçbir hükmü yoktu artık, hiçbir şey anlatmıyordu sözcükler. Sözcüklerin altındaki boşluktaydık, orası neresiydi acaba; "mutlak" dedikleri yer mi? Dışarıda kasırgalar kopsa, depremler olsa bizi asla ilgilendirmeyecekti. Boşalacaktı arka arkaya biriktirdiğimiz acılar, acımasızlığın ve acının kol gezdiği bu coğrafyada. Ölüm mü? Ölüm nedir ki? Yaşadığımız bu denklemin olsa olsa bir katalizörü olur, bir an önce gideriz o doğmadan önceki yere, hazla, tutkuyla...