“Dünya, içinde sinek olan bir tabak yemekten çok daha korkunç bir yer. Hatta bir dolu kurtçuğun kemirdiği, çürüyen bir yer burası. Ama buna rağmen her sabah kalkıyoruz ve güneşin doğuşunda ya da batışında romantik anlamlar bulup mutlu olmaya çalışıyoruz. Çimenlerin kokusunu, yeni açmış çiçekleri ya da bir çocuk gülüşünü bahane ederek hayatın güzelliklerinden bahsetmeye cüret ediyoruz. Hâlbuki olup biten ortada. Dünyanın güzel olduğunun, hayatın yaşanılabilir olduğunun söylendiği her dakikaya karşılık başka yerlerde bir zulüm gerçekleşiyor. Bunu görmüyor ya da duymuyor oluşumuz onu yok etmiyor. Diyeceğim şu ki: dünyada yalnızca tek bir kötülük dahi olsa ve ben onu görmüyor bile olsam ama yine de varlığından haberdarsam, o dünya güzel değildir.”